Almanya’daki Türk Toplumunun kıymetli üyeleri,

Değerli katılımcılar,

Üç asıröncesine giden Türk-Alman ilişkileri, 1960’lı yıllarda Türklerin Almanya’yagelişiyle birlikte yeni bir boyut kazanmış ve daha da güçlenmiştir.

Türkiye ile Almanya arasındakiilişkileri özgün kılan ve iki ülke arasında sağlam bir köprü vazifesi görentemel unsur Almanya'daki Türk toplumunu oluşturan sizlersiniz.

3,5 milyona ulaşan nüfusunuzla ikiülke arasında sağlam dostluk bağını oluşturmaktasınız.

1961 yılında imzalanan işgücüanlaşması ile başlayan göç hikâyesinde yarım asrı ve üç kuşağı geride bıraktık.

Almanya genelinde faaliyet gösteren 2.500’üaşkın dernek, önemli toplumsal bir gücün varlığını ortaya koymaktadır.Aradan geçen yaklaşık 60 yıldaburadaki insanlarımız bütün zorluk ve sınamalara rağmen Almanya’nın siyasal,ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında kendini kabul ettirmeyi başarmıştır.

Maalesef, artan ırkçılık ve İslamkarşıtlığının Avrupa ülkelerinin genelinde, olduğu gibi Almanya’da dayayılmakta olduğu bir gerçektir. Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık, günümüzdegeldiği nokta itibariyle uluslararası barış ve huzura en büyük tehditlerdenbirini teşkil etmektedir.

Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamkarşıtlığının, COVID-19 salgını sürecinde daha da arttığına şahit oluyoruz. Ayrıca, son yıllarda yabancı düşmanlığısaikli saldırıların İslam karşıtlığıyla daha da iç içe geçtiğini vecamilerimizin ve vatandaşlarımızın daha fazla hedef alındığını görüyoruz.

Almanyagenelinde DİTİB camilerine yapılan ırkçı tehditler içeren mesajlar, İslamkarşıtı saldırılar devam etmekte ve bu tehlikenin ne kadar güncel olduğunugöstermektedir.

2022 yılında, 7’si Essen Başkonsolosluğumuz görev bölgesinde olmak üzereAlmanya genelinde Türk Toplumu üyelerine karşı 28 sözlü veya fiili saldırı gerçekleştirilmiştir.

Bu sayılarsadece Başkonsolosluklarımıza bildirilensaldırılarıkapsamaktadır. Gündelik hayatta karşılaşılan tüm yabancı düşmanlığı saiklieylemler hesaba katılacak olursa gerçek boyutun bu sayıların çok üzerinde olacağıaçıktır.

Burakamlar, Türk toplumunu hedef alan ırkçı ve yabancı düşmanlığı motiflisaldırılarda ne yazık ki önceki yıllara kıyasla artış olduğunu da göstermektedir.

İslamkarşıtlığını ve yabancı düşmanlığını bir güvenlik meselesine indirgemek eksikbir yaklaşımdır. Bu konuda siyasal ve toplumsal zeminin güçlendirilmesielzemdir. İslamofobinin artık Avrupa’da Antisemitizm kadar önemli bir tehditolduğunu kabul etmek ve bu çerçevede gerekli önlemleri almaya başlamak zorundayız.

Sözkonusugruplara ve aşırılıkçı akımlara karşı etkin mücadelenin yolu, başta siyasetolmak üzere, toplumsal yaşamın tüm alanlarında dışlayıcı, marjinalleştirici veötekileştirici dilin terkedilmesinden geçmektedir.

Irkçılığa veyabancı düşmanlığına karşı sıfır tolerans politikası benimsenerek, ırkçılıkla kurumsaldüzeyde daha etkin mücadele edilmelidir.

Biz, Avrupacoğrafyasındaki tüm yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve İslam karşıtlığı saiklisaldırılardan duyduğumuz endişeyi muhataplarımızın dikkatine getirmekteyiz. Ülkemiz sözkonusu girişimlere öncülüketmekte, bu konuları uluslararası toplumun gündeminde tutmayı kararlılıklasürdürmektedir.

Buvesileyle, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde 15 Mart 2019 tarihindemeydana gelen terör saldırısının dördüncü yıldönümünde, saldırıda hayatınıkaybeden ve aralarında 1 Türk vatandaşının da bulunduğu 51 kişiyi saygı verahmetle anıyorum.

O tarihteİslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirve Dönem Başkanı sıfatıyla yaptığımız çağrıüzerine, 22 Mart 2019 tarihinde İstanbul’da tertiplenen Dışişleri Bakanlarıdüzeyindeki İİT Acil İcra Komitesi Toplantısı’nda alınan kararlar, İslamkarşıtlığıyla mücadelede önemli bir referans noktası teşkil etmiştir. Buanlayışla, İİT Dışişleri Bakanları Konseyi (DBK) 2020 yılında aldığı kararla,15 Mart tarihini “İslamofobiyle Mücadele Uluslararası Günü” olarak kabuletmiştir.

KıymetliVatandaşlar,

SevgiliGençler,

Irkçılıklamücadele hakkında konuşurken bu saldırılarda hayatını kaybetmiş değerli vatandaşlarımızıanmamak sözkonusu olamaz.

1984yılında Duisburg’daki saldırılarla başlayıp, Solingen Faciasıyla devam edip,akabinde NSU cinayetleriyle seri saldırılara dönüşen ve 2020 yılındaki Hanausaldırısına kadar uzanan süreçte Almanya’daki Türk Toplumu üyeleri sayısızsaldırının hedefi olmuş, acı ve ıstıraba maruz bırakılmıştır.

Dortmund’da,bu toplantıyı gerçekleştirmekte olduğumuz şu salona çok da uzak olmayan mesafedeki“Mallinckrodt Caddesi”nde işlettiği büfe önünde 4 Nisan 2006 tarihinde öldürülenMehmet Kubaşık için de önümüzdeki haftalarda anma etkinliği düzenleyeceğiz.

Sırfyabancı oldukları ve Türkiye’den geldikleri için gerçekleştirilen bu korkunçcinayetler karşısında, acılı ailelerinin maruz bırakıldığı insafsız muameleleride unutmadık.

Yaşadıklarııstırabın üzerine, bir de iftira ve mesnetsiz suçlamalarla karşı karşıyabırakılan aile fertlerinin onurlu mücadelesi takdire şayandır.

Bu konulardakigelişmeleri, şimdiye kadar olduğu gibi yakından takip etmeye ve Almanya’dakiinsanlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.

Irkçılıklamücadele kapsamındaki bu duyarlı etkinliği gerçekleştiren Kuzey Ren VestfalyaTürk Veli Dernekleri Federasyonu’na teşekkürlerimizi sunuyorum.

Buvesileyle, anadilinin önemine vurgu yapan, bu alanda değerli çalışmalar yürütenve tüm baskı, saldırı ve ayrımcılığa rağmen dil, din, örf, adet ve kültürümüzebağlılığımızı koruyan saygıdeğer Öğretmen Derneklerimize, Veli Derneklerimizeçalışmalarında başarılarının devamını diliyor, bugün burada Veli AkademisiSertifikası’na hak kazanan katılımcıları tebrik ediyorum.